Fujifilm sponsorluğunda düzenlenen “The Pink Cup” adlı sergi 7 Ekim’de EFTI Uluslararası Fotoğraf ve Film Merkezi’nde (Madrid) açıldı. 

Pratikte “The Pink Cup” sergisinde yer alan görsellerin tamamı Fujifilm X-Pro2 kamera ve çeşitli Fujinon XF objektiflerle çekilirken, bu sergideki görsellerin %100′ tarafından Dinasa fotoğraf laboratuvarında “Maxima Fujicolor Crystal Archive” profesyonel gümüş halojenürlü kağıda basılmıştır. “Bu kağıda işlenen Afrika ışıkları inanılmaz derecede canlı”  

Sergi, Çadlı kadınların adet dönemlerini normalleştirmede yaşadıkları zorlukları ve bu konuya yönelik var olan tabuları anlatıyor. Çad gibi ülkelerde, kadınlar adet gördüklerinde yemek pişiremezler ve birçoğunun adet pedi alacak parası yoktur ve bunun yerine bez parçaları kullanırlar. Birçok kız çocuğu, kan lekelerini önleyemedikleri ve sınıf arkadaşları onlara güldüğü için okula gitmeyi bırakır. Bu çalışma ayrıca, jinekolog Laura de Mingo’nun Çadlı kadınlara adet ve kadın anatomisi hakkında bilgilendirici dersler verdiği Grosso Vakfı projesini de belgelemektedir. Doktor, menstrüasyon bardağının bu Afrika ülkesinde yaşanan menstrüasyon koşulları için avantajlarını açıkladı. 

Yazarın ifadesiyle, sergi iki soruya cevap vermeye çalışmaktadır.  Menstrüasyonun şeffaflığı ile ilgili genel bir soru: Bizim neyimiz var ki, bu kadar doğal bir şeyi, dünya nüfusunun yarısının hayatlarının büyük bir kısmında başına gelen doğal bir şey olarak görmüyoruz? Menstrüasyon bir sorun değildir, sorun çevredeki ona yönelik tüm algılardır. Erkeklerin kadınlara eziyet etmek, onların bilgi edinmesini önlemek ve fırsatları reddetmek için kullanmalarıdır. 21. yüzyılda bir kızın adet gördüğü için okula gitmeyi bırakması kabul edilemez bir durum.  Çünkü bir kız her adet döneminde okula gitmeyi bırakırsa yılda bir buçuk ay kaybedebilir, bu bir erkekle kıyaslandığında çok büyük bir dezavantajdır. 

Diğer soru kişisel seviyededir. Bir fotoğrafçı olarak, “Adet dönemini nasıl fotoğraflarsınız?” diye sorulduğunda cevabınız ne olur? Cevap basit değil, ama sanırım bunu haysiyetle çözdüm. 

7 Kasım 2021 tarihine kadar EFTI odasında yer alacak olan sergi, önümüzdeki yıl boyunca farklı İspanyol şehirlerini ziyaret edecek.  

Yazar hakkında
Antonio López Díaz (Madrid 1972) Foto muhabiri ve belgesel film yapımcısıdır. Kendisi şu anda, 1999 -2001 yılları arasında fotoğrafçılık eğitimi aldığı EFTI okulunda foto muhabirliği öğretiyor ve şu sıralar kullanılmayan COVER ajansında foto muhabirliği alanında bir uzman.

Çalışmaları çevre ve insan hakları konularına odaklanıyor. Projelerini videografi ve metinler şeklinde belgeleyen farklı STK’larla işbirliği yapıyor.  

El País’in Planeta Futuro bölümüne katkıda bulunuyor ve diğerlerinin yanı sıra, La Vanguardia Dergisi ve XL Semanal’da raporlarını yayınladı.   

En önemli tek kişilik sergileri, Madrid Latin-Faslı Bireyler Topluluğu Merkezi’nde düzenlenen “A carpet for Telmo” (2008) ve Cervantes Enstitüsü ve Lefkoşa Üniversitesi’ndeki İspanyol büyükelçiliği tarafından desteklenen “Nicosia, the wounded city” (Kıbrıs 2012) olmuştur. Kendisi ayrıca, mezarlıktaki “Daughters of Saint Theresa, cloistered life” adlı eserini 2015’teki Visa Pour l´image foto muhabirliği festivalinde sergiledi.  

Çektiği belgeseller Festival, Cortada, Daroca Uluslararası Film Festivali, We art Water, Nomadas Peru, Sembrando cine ve Concepción Bağımsız Film Ödülleri gibi farklı film festivallerinde gösterildi.